DÖVİZ KURLARI
Döviz Alış Satış
Dolar
Euro
TAZiYELER  + Ekle 
Karakter boyutu : 12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto
18 Mayıs 2008 Pazar Saat 15:39
Şanlıurfa il merkezi, Yıldız Meydanı’nda Cami-i Kebir Mahallesi’nde bulunan Ulu Cami’nin bulunduğu yerde MS.V.yüzyılın başlarında Aziz Stefanos anısına yapılmış bir kilise bulunuyordu. Bu kilisenin kırmızı renkteki mermer sütunlarından ötürü de kaynaklarda ismi Kızıl Kilise (Dermesik) olarak geçmiştir. Bu kiliseye ait duvar kalıntıları, sütun ve sütun başlıkları, caminin avlu giriş kapısı günümüze gelebilmiştir. Ayrıca caminin minaresi olarak kullanılan çan kulesi de kiliseye aittir.

Ulu Cami’nin bu kilisenin olduğu yere ne zaman ve kimin tarafından yaptırıldığı kesinlik kazanamamıştır. Camideki kitabeler ise daha sonraki dönemlere ait onarım kitabeleri olup, yapımı ile ilgili bir bilgi vermemektedir. Bazı kaynaklar Ulu Cami’nin 1145’te yapıldığını ileri sürmüşlerse de bu da bilimsel olarak kanıtlanamamıştır. Yalnızca caminin doğu duvarına bitişik olan Eyyubi dönemine ait medresenin cami avlusuna bakan kapısı üzerindeki kitabede; Selahattin Eyyubi’nin medreseyi 1191’de yaptırdığı yazılıdır. Buna dayanılarak caminin medreseden önceki bir tarihte yaptırılmış olabileceği düşünülürse, caminin Zengiler döneminde XII.yüzyılın ortalarına tarihlendirilmesi mümkündür.

Ulu Cami Şanlıurfa’nın en eski camilerinden biridir. Mimarı bilinmemektedir. Ulu Cami bir avlu ortasında olup, bu avluya batı, doğu ve kuzeyindeki kapılardan girilmektedir. Avlu içerisinde Haçlı savaşları sırasında ölenlerin mezarları ile Mevlâna Halidoğlu’nun türbesi bulunmaktadır.


Cami kesme taştan dikdörtgen planlıdır. Son cemaat yeri on dört sivri kemerle avluya açılmaktadır. Avludan camiye giriş kapısı siyah ve beyaz taşların alternatifli olarak dizilmesi ile meydana gelmiş sivri kemerlidir. Yapının özgün bölümü olan bu kapının iki yanındaki sütunçeler girişe zengin bir görünüm kazandırmıştır. İbadet mekânı mihrap duvarına paralel, üç sıra çapraz tonozlu üç sahınlıdır. Erken Ulu Cami tiplerinin tipik bir örneğidir. Orta eksenden yana doğru kaymış olan mihrap önü sivri kemerlerin taşıdığı tromplu bir kubbe ile örtülmüştür. Bunun dışında kalan bölümler on bir sütun sivri kemerlerle birbirlerine bağlanmış ve üzeri de düz bir dam ile örtülmüştür. Bu sütunların meydana getirdiği üç sahın birbirine eşit değildir. Her sahının üzeri de ayrı ayrı çapraz tonozlarla örtülmüştür. İç içe sivri kemerli yuvarlak niş biçimindeki mihrap özgündür. Bununla beraber yanındaki minber ve girişin üstündeki müezzin mahfili orijinal olmayıp, daha sonraki dönemlerde yapılmıştır.

Kilisenin çan kulesi olan minare kesme taştan sekizgen kaideli ve sekizgen gövdelidir. Gövde üç silme ile bölünmüştür. Bunlardan üçüncü bölümde kemerli dikey pencereler bulunmaktadır. Sonraki dönemlerde burası saat kulesine dönüştürülmüştür.


Mevlid-i Halil Camisi (Merkez)


Şanlıurfa’da İbrahim Peygamber’in doğduğuna inanılan mağara yakınında bulunan bu caminin olduğu yerde Seleukoslar dönemine ait bir mabet olduğu kaynaklardan öğrenilmektedir. MS.150 yıllarında bu tapınağın üzerine bir kilise yapılmış, daha sonra 201-203 yıllarında sel nedeniyle harap olan kilisenin olduğu yere 313 yılında Piskopos Qona tarafından yeni bir katedralin yapımına başlanmıştır. Bu katedral Şanlıurfa’nın İslam egemenliğine geçmesinden sonra harap olmuş ve buraya cami yapılmıştır.

Hz.İbrahim’in doğduğu kabul edilen mağaranın giriş kapısı üzerinde 1808 tarihli bir kitabe bulunmaktadır. Aslında onarım kitabesi olup, Seyyid Muhammed El Mesud tarafından onarıldığı yazılıdır. Caminin kapısı üzerindeki bir başka onarım kitabesinde de 1852 yılında Mahmut oğlu Mahmut Ağa tarafından onarıldığı yazılıdır. Bu kitabelerin yanı sıra avlunun güneydoğusundaki odalardan birinde 1855 tarihinde Ahmet Bican Paşa tarafından ve Derviş Musa isimli bir kişi tarafından onarıldığını belirten yazılar bulunmaktadır.

Caminin avlusu ve avlu kapısı Hacı Müslim Hafız tarafından 1947 yılında halkın yardımı ile yaptırılmıştır.

Caminin çeşitli yerlerinde bulunan bu kitabelerden anlaşıldığına göre Hz. İbrahim’in doğduğu sanılan mağara çevresindeki yapılanma XVIII.yüzyılda başlamıştır. Cami bu mağaranın batısına yapılmıştır. Kesme taştan dikdörtgen planlı olan caminin üzeri tonoz örtülüdür. Mağara ile cami arasındaki duvar üzerine de küçük bir minare yerleştirilmiştir. Ayrıca caminin güneydoğusuna ve kuzeybatı köşesine de iki minare daha eklenmiştir. Bu minarelerden birisi Hacı Ayşe Hanım tarafından 1930 yılında yaptırılmıştır. Bu minareler kesme taştan tek şerefeli ve yuvarlak gövdelidir.


Halil’ür Rahman Camisi (Merkez)


Şanlıurfa il merkezi Gölbaşı Mahallesi’nde bulunan Halil’ür Rahman Camisi minaresinin batı ve kuzey yönündeki kitabelerden öğrenildiğine göre; Selahattin Eyyubi’nin yeğeni El Melik’ül Eşref Muzafferüddin Musa tarafından h.608 (1211-1212) yılında yaptırılmıştır. Bazı kaynaklarda da bu caminin Abbasi halifelerinden Me’mun tarafından yaptırıldığı ileri sürülmüş ancak, bunu belirten bir belgeye rastlanmamıştır. Bazı iddialara göre de bu caminin bulunduğu yerde eski bir kilise vardı. Bu kilise, 504 yılında Urbisyus’un maddi yardımları ile Monofistler asına Meryem Ana Kilisesi olarak yapılmıştır.

Balıklı gölün kuzey kıyısındaki Halil’ür Rahman Camisi’dir. Halk arasında bu camiye Döşeme Camisi veya Hz.İbrahim’in makamından ötürü Makam Camisi ismi de verilmiştir. Şanlıurfa’daki en erken tarihli cami olarak nitelenen bu cami, yapıldığı dönemden sonra Eyyubi mimarisini yansıtan özelliklerini büyük ölçüde yitirmiş ve son olarak 1810 yılında yapılan büyük bir onarım sonucunda da bugünkü durumunu almıştır. Caminin doğu cephesindeki kitabede; “Peygamberlerin atası Halil’ür Rahman’ın makamı olan bu cami 1225 (1810) tarihinde yaptırılmıştır” yazılıdır. Caminin batı kısmına bitişik Makam bölümünün batı kapısı üzerindeki ayet yazılı kitabede de h. 1228 (1871) tarihi bulunmaktadır. Bu da caminin iki ayrı dönemde onarıldığını göstermektedir.

Cami kesme taştan, dıştan kareye yakın dikdörtgen planlı, ibadet mekânının ortasındaki dört payenin taşıdığı pandantifli bir kubbe ile üzeri örtülüdür. Bunun etrafında sekiz çapraz tonozlu, mihrap duvarına paralel üç sahınlı bir plan ile karşılaşılmaktadır. Caminin kuzey duvarının yanında Halil’ür Rahman Gölü’nün oluşundan ötürü son cemaat yeri yapılmamıştır. İçerisi tonoz kemerlerin altındaki üçerli pencere grupları ile aydınlatılmıştır. Mihrap yarım daire şeklinde olup, sütunçelere dayanan kademeli ve üst üste iki sivri kemerlidir. Buradaki kesme taştan minber ise oldukça sade bir görünümdedir. Üzeri basit ve piramidal bir külah ile örtülmüştür. Caminin içerisi kireç ile sıvanmış olduğundan herhangi bir bezeme ile karşılaşılmamaktadır.

Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün 1991 yılında yaptığı onarımda, caminin ana duvarları üzerine korkuluk şebekeleri eklenmiş ve burası kubbelerle çevrili bir teras konumunda getirilmiştir.

Caminin güneydoğu köşesinde bulunan ve içerisine ibadet mekânından girilen kare planlı minarenin Bizans dönemindeki kilisenin çan kulesi olduğu da iddia edilmiştir. Ancak, bugünkü konumu ile bunu kanıtlamak çok zordur. Minarenin gövdesi yatay silmelerle, akantus yaprakları ile bezenmiştir. Batı cephesine de nesih yazılı altı satırlık bir kitabe yerleştirilmiştir.


Rıdvaniye (Rızvaniye) Camisi (Merkez)


Şanlıurfa il merkezi Gölbaşı Mahallesi’ndeki Halil’ür Rahman Külliyesi’nin bölümlerinden biri olan Rıdvaniye Camisi Rakka Valisi Rıdvan Ahmet Paşa tarafından h.1129 (1717) yılında yaptırılmıştır.

Rıdvaniye Camisi halk arasında Zulmiye ismiyle tanınmıştır. Bu cami kesme taştan, dikdörtgen planlı bir plan düzeninde olup, ortadaki daha büyük olmak üzere üç kubbe ile üzeri örtülmüştür. Caminin girişinde üç bölümlü, üç kubbeli bir son cemaat yeri, doğusunda da tek şerefeli minaresi bulunmaktadır. Son cemaat yerinin üç kubbesinden ortadaki daha büyük olup, yanlardaki kubbeler yarım tonozlarla genişletilmiştir.

İki renkli taşların alternatifli dizilmesi ile hareketlendirilen basık kemerli bir kapı ile ibadet mekânına girilmektedir. İbadet mekânı yarım payelerle üç sahna ayrılmıştır ve bunlardan orta bölüm kare, yan bölümler ise dikdörtgen planlıdır. Bu bölümlerin üzeri kubbelerle örtülmüştür.

Ahşap kanatlı giriş kapısı çağının en güzel geçme ve kakma tekniğinde yapılmıştır. Üzeri bitki motifleri ile bezenmiştir. Ayrıca kartuşlar içerisinde on beş beyitlik tarih manzumesini Urfalı Şair Nabi yazmıştır. Köşeli bir niş şeklinde, yarım kubbeli mihrap, siyah beyaz iki renkli taştan yapılmıştır. Minber balkon şeklinde olup, duvar içerisindeki taş bir merdivenle çıkılmaktadır. İbadet mekânı her cephede açılmış pencerelerle oldukça aydınlıktır.

Taş kaide üzerine sekizgen gövdeli minaresi mukarnaslı şerefesi ile dikkati çekmektedir.


Kadıoğlu Camisi (Merkez)

Şanlıurfa il merkezi, Kadıoğlu Mahallesi, Su Meydanı Mevkii’nde bulunan bu cami, Urfa’nın eski şehir kapılarından Samsat Kapısı yakındadır. Vakfiyesinden öğrenildiğine göre; Kadızâde Hüseyin Paşa tarafından 1694 yılında yaptırılmıştır.

Osmanlı cami plan tipleri arasında, sekiz payeli camiler grubundan olan Kadıoğlu Camisi kesme taştan yapılmıştır. Bu plan şekli Diyarbakır’da XV.yüzyılda yapılmış olan Şeyh Sefa Camisi ile benzerlik göstermektedir. İbadet mekânı payelerin yardımı ile dikdörtgen planlı olup, üç sahna ayrılmıştır. Bunlardan orta bölümün üzeri dört payenin taşıdığı merkezi bir kubbe ile örtülmüştür. Bunun dışında kalan bölümler çapraz tonozludur. Tonozların yardımı ile de ana mekân yanlara doğru genişletilmiştir. Caminin önünde beş bölümlü, üzeri çapraz tonozlu bir son cemaat yeri bulunmaktadır. Mihrap ve minberi özelliğini yitirmiştir.

Caminin en dikkat çeken tarafı giriş portali üzerindeki minaresidir. Bu minare Urfa Kaymakamı Bahri Paşa tarafından 1844 yılında yaptırılmıştır. Yuvarlak gövdeli ve tek şerefeli minarenin altının boş oluşundan ötürü de halk arasında Dipsiz Minare ismi ile anılmıştır. Caminin avlusunda da 1725 tarihli Emencekzâde Çeşmesi vardır.


Hasan Padişah Camisi (Merkez)


Şanlıurfa il merkezi, Gölbaşı Mahallesi ile Aharbaşı Çarşısı yakınında bulunan bu cami iki değişik zamanda yapılmıştır. Önündeki tek kubbeli bölüm Tokdemir isimli bir Türk beyi tarafından, ana yapı ise Uzun Hasan olarak tanınan Şeyh Yakup tarafından 1499 yılında yaptırılmıştır. Caminin son cemaat yerindeki mihrabiye üzerinde Yavuz Sultan Selim döneminde, 1496 tarihinde Şeyh Abdülkadir oğlu Hacı Yakup’un yaptırdığı yazılıdır. Ancak bu kitabenin bir onarım kitabesi olduğu sanılmaktadır. 1926 tarihli Urfa Salnamesi’nde ise caminin Akkoyunlu sultanı Uzun Hasan tarafından yaptırıldığı yazılıdır. Evliya Çelebi de bu yapıdan Sultan hasan Camisi olarak söz etmiştir.

Şanlıurfa yöresine 1404-1514 yıllarında Akkoyunluların egemen olduğu düşünülecek olunursa caminin de bu dönemde yapıldığı sanılmaktadır. Son cemaat yerindeki 1796 tarihli kitabede Hacı Musa, 1874 tarihinde de Küpelizâde Hacı Ömer tarafından onarıldığı yazılıdır.

Cami kesme taştan yapılmış olup, geniş bir avlunun ortasındadır. İbadet mekânı dikdörtgen planlıdır ve mihrap duvarına paralel sütunlarla üç sahna ayrılmıştır. Son cemaat yerinden yuvarlak kemerli bir kapı ile ibadet mekânına girilmektedir. Son cemaat yeri dokuz payeli, sekiz bölüm halinde çapraz tonozludur. Son cemaat yerinin doğusundaki göz Tokdemir Mescidi önüne rastlamaktadır. İbadet mekânının ortasındaki ikişer ayak duvarlarla ve birbirleri ile kemerlerle bağlanmış, üzerine de üç büyük kubbe oturtulmuştur. Bu kubbeler sekizgen kasnaklıdır. Mihrap beş dilimlidir. Mukarnaslı olan bu mihrabın iki yanında köşeli sütunçelere yer verilmiştir. Mihrap üzerinde 1968 tarihinde onarıldığını gösteren bir kitabe bulunmaktadır. Minber koyu sarı ve pembe renkli taşlardan yapılmıştır. İki kanatlı ahşap kapısı bitkisel bezemelerle süslenmiş olmasına rağmen son yıllarda yağlı boya ile boyanmış ve orijinalliğini kaybetmiştir.

Caminin kuzeydoğusundaki minare kesme taştan, kare kaide üzerine sekizgen gövdelidir. Urfalı Şair Fehmi’nin yazmış olduğu buradaki 1859 tarihli kitabesinden Halil Bey tarafından onarıldığı öğrenilmektedir. Caminin avlusundaki medrese yol genişletilmesi sırasında yıkılmıştır.


Eski Ömeriye Camisi (Merkez)

Şanlıurfa Kazancı pazarı Mevkii’nde bulunan bu caminin yapım kitabesi bulunmadığından ne zaman ve kimin tarafından yaptırıldığı bilinmemektedir. Cami üzerindeki kitabeler onarım kitabeleridir. Son cemaat yerinin doğu duvarında h.701 (1301) tarihli onarım kitabesine dayanılarak caminin XII.yüzyılda yapıldığı anlaşılmaktadır.

Şanlıurfa’nın en eski camilerinden biri olan bu cami dikdörtgen planlı ve kesme taştan yapılmıştır. İbadet mekânının üzeri merkezi bir kubbe ile örtülmüştür. Bunun dışında kalan alanlar çapraz tonozludur. Kubbe ve tonozlar duvarlarda ve köşelerdeki yarım sütunlar üzerine oturtulmuştur. Mihrap niş şeklindedir. Minber taştan olup, Şanlıurfa’da sık rastlanılan balkon şeklindeki minberlerin bir örneğidir. Bu minber duvarlardaki yarım sütunlar üzerine oturtulmuştur.


Selahaddin Eyyûbi Camisi (Merkez)

Şanlıurfa’da Vali Fuat Bey Caddesi’nde (Yeniyol) bulunan bu caminin bulunduğu yerde Piskopos Nona tarafından 457 yılında yaptırılan Aziz Youhanna (Vaftizci Yahya) Kilisesi bulunuyordu. Bu yapı aynı zamanda Adalet Sarayı olarak da kullanılmıştır. Selahattin Eyyubi döneminde bu kilisenin üzerine 900–1250 yılları arasında cami yapılmıştır. Cami XVIII. yüzyıl ve XIX. yüzyıllarda restore edilmiş, orijinalliğinden kısmen uzaklaşarak Gotik mimariye yakın bir şekil göstermektedir.

Cami kesme taştan dikdörtgen planlı ve üç sahınlıdır. Caminin yapımında bazilika plan üslubu açıkça görülmektedir. Üzeri içten beşik tonoz, dıştan da düz dam ile örtülüdür. Sahınların orta bölümü yan sahınlardan daha geniş ve daha yüksektir. Caminin girişi batı yönünde olup, burada yedi bölümlü bir son cemaat yeri bulunmaktadır. Son cemaat yeri de daha önceki kilisenin narteksinden yararlanılarak yapılmıştır. Bu bölüm altı yuvarlak sütuna dayanmaktadır. İbadet mekânı oldukça geniş ölçüde pencerelerle aydınlatılmıştır. Bu pencerelerin kenarlarında kiliseden kalan yarım sütunlar ve birbirlerine dolanmış ejder kabartmaları bulunmaktadır. Ayrıca yarım sütunların başlıkları üzerindeki haç taşıyan azizler ve kuş figürleri de yapının camiye çevrilmesinden sonra sıva ile kapatılmıştır. Bunun dışında yapı içerisinde herhangi bir bezemeye rastlanmamaktadır.

Yapı uzun yıllar harap durumda kalmış, bir ara elektrik santrali olarak kullanılmış ve 28 Mayıs 1993’te onarılarak Selahattin Eyyubi Camisi olarak ibadete açılmıştır.


Nimetullah Camisi (Ak Cami) (Merkez)

Şanlıurfa Nimetullah Mahallesi’nde bulunan bu caminin yapım kitabesi günümüze gelememiştir. Bu bakımdan yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır. Bununla beraber bazı kaynaklara dayanılarak Urfa Sancak Beylerinden Nimetullah Bey tarafından 1500 yıllarında yaptırıldığı sanılmaktadır. Cami Nimetullah Bey’in soyundan Nimetullah bin Asker tarafından 1722 yılında onarılmıştır.

Cami geniş bir avlu içerisinde olup, bu avluya batı ve güney yönündeki kapılardan girilmektedir. Avlunun çevresinde medrese odaları ile kuzeyinde Nimetullah Bey (1521) ile Ali Bey İbn-i Lütfi Bey’in (1594) türbesi bulunmaktadır.

Caminin önünde birbirlerine yuvarlak kemerlerle bağlı altı sütunun taşıdığı beş bölümlü bir son cemaat yeri bulunmaktadır. Bunun ortadaki bölümü kubbeli, yanlardaki bölümleri de çapraz tonozludur. Giriş kapısı beş dilimli kemerlidir. Anıtsal bir görünümü vardır. Girişin her iki yanında küçük mihraplar ve pencereler sıralanmıştır.

Plan düzeni Edirne Üç Şerefeli Cami’nin planına benzemektedir. Kesme taştan altıgen dayanaklı plan şemasına göre yapılmıştır. İbadet mekânını örten kubbe kuzey ve güney yönünde duvarlara, doğu ve batıda da birer payeye oturmaktadır. Kubbe yanlara doğru ikişer küçük kubbe ile genişletilmiştir. Giriş kapısının ekseninde bulunan mihrap iç içe geçmiş sekizgen geometrik kompozisyonlardan meydana gelmiştir. Üzeri mukarnaslı olarak sonuçlanan mihrabın çevresinde yine mukarnaslı bir friz dolaşmaktadır. Bu mihrabın bir benzeri Şanlıurfa’daki Yusuf Paşa ve Hizanoğlu camilerinde de görülmektedir.

Caminin kuzeybatı köşesindeki minaresi kesme taş kaideli, silindirik gövdeli ve tek şerefelidir. Urfa minareleri arasında en yüksek bir örnek olan bu minarenin gövdesi biri burma, diğeri de yatay olmak üzere frizlerle üç bölüme ayrılmıştır.


Yusuf Paşa Camisi (Merkez)

Şanlıurfa Yusuf Paşa Mahallesi’nde bulunan bu cami, Urfa Mutasarrıfı Arapkirli Yusuf Paşa tarafından yanındaki hamam ile birlikte 1703 tarihinde yaptırmıştır.

Cami kesme taştan dikdörtgen planlı olup, ibadet mekânı kıbleye paralel iki paye ile üç sahna ayrılmıştır. Bu bölümlerin üzeri her sırada üçer tane olmak üzere altı kubbe ile örtülmüştür. Bu kubbeler ortadaki iki payeye, yanlarda da duvarlara dayalı yuvarlak kemerler üzerine oturtulmuştur. Caminin önündeki son cemaat yeri üç bölümlü olup, üzeri üç kubbe ile örtülüdür.

Mihrap mukarnaslı olup, her iki yanında birer sütunçe bulunmaktadır. Geometrik bezemeli olan mihrapta sekizgenler boş yer kalmamacasına bütün yüzeyi kaplamıştır. Yanındaki taş minber oyma geometrik motiflerle bezeli olup, kapısının üzerinde rumi kompozisyonlar görülmektedir.

Son cemaat yerinin doğusunda taş kaide üzerine yuvarlak gövdeli tek şerefeli minaresi bulunmaktadır.


Fırfırlı Cami (Merkez)

Şanlıurfa Ali Fuat Bey Caddesi’nde (Yeniyol) bulunan bu cami Oniki Havari Kilisesi’nden camiye çevrilmiştir. Kilisenin yapım tarihi bilinmemektedir. Bunu belirten bir kitabe ve belgeye rastlanmamıştır.

Yapı üç nefli bazilika plan düzenindedir. Kesme taştan olan yapının batı cephesinde ve köşe kulelerinde son derece güzel bir taş işçiliği dikkati çekmektedir. Orta nef tromplu bir kubbe ile yan nefler de dörder çapraz tonozla örtülmüştür. Orta nef diğerlerinden daha geniş olup, yüksek kasnağı üzerinde yirmi dört pencere bulunmaktadır. Yapımında kubbe ve tonozlarda bazalt taşı, mukarnas başlıklı sütunlar ve kemerler kesme taşlar kullanılmıştır. Yarım sütunlar ve dış cephelerde taş bezemeler görülmektedir.

Kilisenin apsis bölümündeki pencerelerden biri camiye çevrildiği sırada, mihrap haline getirilmiştir. Mihrap üzerindeki kitabede kilisenin 1956 yılında camiye çevrildiği yazılıdır. Camiye dönüştürüldükten sonra güney duvarının ortasındaki yarım sütunun önüne taş bir minber yerleştirilmiştir. Apsisin iki yanındaki papaz hücreleri (pastaforion) dışarıya çıkıntılıdır. Giriş kapısının üzerinde üç cepheli ve üç pencereli bir balkon bulunmaktadır. Şanlıurfa’daki diğer kiliselerde görülen nartekse burada yer verilmemiştir.

Kilise camiye çevrilmeden önce bir süre cezaevi olarak kullanılmıştır.


Circis Peygamber (Peygamberler) Camisi (Merkez)

Şanlıurfa Yeni Hal yakınındaki bu caminin bulunduğu yerde V.yüzyılda Piskopos Hiba tarafından yaptırılmış Aziz Sergius Kilisesi bulunuyordu. Şanlıurfa şehir surlarının dışında bulunan bu kilise VIII.yüzyılda Abbasilerin ve XII.yüzyılda da Selçukluların şehri kuşatması sırasında zarar görmüştür. Bunu izleyen yıllarda kilise yıkılmış ve yerine bugün cami olarak kullanılan Şehit Aziz Circis Kilisesi yapılmıştır. Kilisenin Süryanice kitabesi bugün Şanlıurfa Müzesi’ndedir. Bunun dışında yapıda bir Arapça kitabe bulunmaktadır. Bu kitabede;

“Bu kilise, zamanın sultanlarının genç sultanı, İslâm dininin yardımcısı, Sultan ve Hakan Abdülmecid Han'ın iradesiyle (Allah onun mülkünü sürekli etsin); himmet sahibi Müşir-i Ekrem Salih Vechi Paşa zamanında (Allah onun dostluğunu devam ettirsin) ve Kaymakam daire¬sinin vekili Bahri Paşa'nın kaymakamlığı zama¬nında (Allah onun ikbalini arttırsın) ve Çerkez Hüseyin Ağa'nın memuriyetiyle (Allah onun kad¬rini arttırsın) 1260 yılı Recep ayında (Temmuz 1844) tamamlanmıştır” yazılıdır.

Bu kitabeden de anlaşılacağı üzere, kilise Çarhoğlu Muhammed tarafından 1965 yılında camiye çevrilmiştir. Camiye çevrilirken de kilisenin plan düzeni korunmuş, yalnızca kuzey cephesine üç bölümlü bir son cemaat yeri ile minare eklenmiştir. Yapı kesme taştan üç nefli bazilika planında, dikey dikdörtgen plandadır. İbadet mekânı sekizgen şekilde üçer paye ile üç sahna ayrılmıştır. Bunların üzeri çapraz tonozlarla örtülüdür. Ayrıca kilisenin batısında bulunan üçer çapraz tonozlu iç ve dış narteks de korunmuştur.


Narıncı Camisi (Merkez)

Şanlıurfa Narıncı Mahallesi, Akarbaşı Mevkii’ndeki bu caminin kitabesi bulunmadığından yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır. Bununla beraber, Divan Efendisi Abdurrahman Efendi İbn-i Süleyman Efendi’nin 1714 tarihli vakfiyesi ile El Hac Ali İbn-i Mehmet’in 1718 tarihli vakfiyelerinde bu caminin ismi geçmektedir. Bu durumda caminin XVIII.yüzyılda var olduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca caminin kuzey cephesindeki Şair Sakıp tarafından yazılmış bir kitabede Müşir Hafız Muhammet Paşa tarafından h.1255 (1839) yılında onarıldığı yazılıdır.

Cami kemse taştan, dikdörtgen planlıdır. Son cemaat yeri sonraki yıllarda ibadet mekânına katılmıştır. İbadet mekânındaki taş mihrap bezemesizdir. Cami içerisinde de herhangi bir bezemeye rastlanmamaktadır. Taş kaideli, yuvarlak gövdeli minaresi ile avlu kapıları yakın tarihlerde yenilenmiştir.


Toktemur Mescidi (Merkez)

Şanlıurfa il merkezi, Gölbaşı Mahallesi ile Aharbaşı Çarşısı yakınında bulunan bu mescidin kitabesi bulunmadığından yapım tarihi bilinmemektedir.

Kareye yakın dikdörtgen planlı olan mescit, kesme taştan yapılmıştır. İbadet mekânının üzeri kubbe ile örtülüdür. Şanlıurfa Valiliği çevre düzenleme ve restorasyon çalışmaları sırasında 1990–1995 yıllarında onarılmıştır.


Ulu Cami (Harran)

Şanlıurfa Harran ilçesinde Harran Höyüğünün doğu eteğinde bulunan cami çeşitli kaynaklarda Cami el-Firdevs, Cuma Camisi ismiyle geçmektedir. Anadolu’nun ilk anıtsal ve avlulu, şadırvanlı camilerinden olmasının yanı sıra zengin taş işçiliği ile tanınmıştır.

Bu cami ile ilgili olarak İbni Cübeyr bazı bilgiler vermektedir:

“Cami ağaç direklerle ve kemerlerle tavanlanmıştır. Direklerinin uzunluğu 15 adım tutar ve mermer döşemenin üstünde boydan boya uzanır. Bu camiden daha geniş kemerli olan cami görmedim. Camiye giriş sahnının duvarlarının her tarafından kapılar açılmıştır. Bunlardan dokuzu ana kapının sağında, dokuzu solundadır. On dokuzuncu kapı olan ana kapı ortada olup büyük kemerlidir. Bu kapı sanki şehir kapıları gibi heybetli ve güzeldir. Bu caminin kapılarının hepsi ağaçtan olup son derece süslü ve ustaca yapılmış kilitleri vardır. Bu caminin yapısında ve ona bitişen çarşıların planlanmasında şehirlerde nadir görülen bir güzellik ve intizam görülür.”

Bu camiden söz eden İbni Şeddad, caminin Ay Mabedi (Sin Mabedi) olduğunu ve Hz. Ömer zamanında İvaz bin Ganem Harran’ı ele geçirince 640 yılında mabedi camiye çevirdiğini yazmıştır. Ulu Cami üzerinde araştırma yapan D. Talbot Rice, caminin avlu kapıları girişinde bulunan ve Babil Kralı Nabonid dönemine, MÖ.VI. yüzyıla tarihlenen Ay Tanrısı Sin ve Güneş tanrısı Samas’ ı simgeleyen üç stele dayanarak İbni Şeddad’ın ileriye sürdüklerini doğrulamıştır.

XII. yüzyılın ortalarında yapı genişletilmiş ve bezenmiştir. Bununla ilgili bir kitabe de doğu cephesine konulmuştur. Halife Hişam bin Abdülmelik II. Mervan’ı bölgeye vali olarak atamış ve bundan sonra da Harran vilayet merkezi olmuştur. Mervan halife olduktan sonra Harran’ı Emevi Devletinin baş şehri yapmıştır. Bundan sonra da İyaz bin Ganem zamanındaki caminin yerine daha büyük ölçüde Ulu Camiyi yaptırmıştır. D.Talbot Rice ve burada 1983’den beri kazı çalışmaları yapan Dr. Nurettin Yardımcı Harran Ulu Camisi’nin II. Mervan tarafından yapıldığını belirtmişlerdir.

Harran Ulu Camisi kesme taş ve tuğladan yapılmıştır. Kemer ve tonozlarda tuğlalar kullanılmış, yer yer de ağaçtan yararlanılmıştır. Cami 104.00x 107.00 m ölçüsünde dikdörtgen planlıdır. İbadet mekânı 104,00x40,00 m; avlusu da 100.00x 65.00 m. ölçüsündedir. İlk kez, 1950’li yıllarda K.A.C Creswell’in çizdiği planı Early Muslim Architecture isimli kitabında yayınlamış, ardından kazı çalışmalarını yürüten Dr. Nurettin Yardımcı’nın kazıları ile plan netlik kazanmıştır. Buna göre caminin, mihrap duvarına paralel dört sahınlı bir planı olduğu anlaşılmıştır. Sahınların birinci ve üçüncü bölümleri bir üslup birliği göstermektedir. Üçüncü sahın ise yalnızca payelerle, giriş bölümündeki dördüncü sahın ise dikdörtgen payeler önündeki sütunlardan oluşmuştur. Böylece ibadet mekânı paye sütun dizileri ile devam etmiştir. Bu durum caminin üç aşamada yapıldığını göstermektedir. Duvarlardan ve duvarlardaki izlerden caminin önce II.Mervan zamanında mihrap duvarına paralel iki sahınlı olduğunu, sonraki dönemlerde buna üçüncü ve dördüncü sahınların eklendiği anlaşılmaktadır. İlk iki sahnın üst örtüleri üçüncü ve dördüncü sahınlardan daha alçaktır. Ayrıca birinci ve ikinci sahnı birbirinden ayıran bölümde Emeviler dönemine ait duvar taş bezemesi ve işçiliğini yansıtan asma dalları ile üzüm salkımları ile süslü sütunlar bulunmaktadır. Günümüzde asma dalları ile bezeli sütunlar Şanlıurfa Müzesi’nde teşhir edilmektedir. İbni Şeddat’ın da belirttiği gibi dördüncü sahının 1174’de Nureddin Mahmud bin Zengi tarafından camiye eklenmiş olması kuvvetle muhtemeldir. Burada bulunan sütun ve sütun başlıkları da XII.yüzyıl İslam sanatı özelliklerini taşımaktadır.

Caminin ibadet mekânına on dokuz merdivenli kapıdan girilmektedir. Asıl giriş kapılarından en genişi orta kapıdır. Bu kapının kemeri günümüze kadar gelebilmiştir. Mihrap giriş ekseninden batıya kaymıştır. Dr. Nurettin Yardımcı, yapmış olduğu kazıda mihrabın yanında sokağa açılan merdivenli bir kapı ile yanında iki odayı meydana çıkarmıştır. Ulu Caminin en büyük özelliklerinden birisi de mihrap yanındaki kapı ve yanındaki odalardır. Bu özel kapıdan Sultan ve imam daha emniyetli olarak içeri girdikleri, yandaki odaların da onlara ait olması kuvvetle muhtemeldir. Bu tür bir uygulama Anadolu camilerinde tek örnek olarak Harran’da karşımıza çıkmaktadır.

Avlunun kuzey duvarının doğusunda minare bulunmaktadır. Dr. Nurettin Yardımcı’ya göre minare 5.20x5.20 m. ölçüsünde kare gövdeli olup, yüksekliği 33.00 m.dir. Bunun 22 m’lik kısmı düzgün kesme taştan, arta kalanı da tuğladan yapılmıştır. İçerisindeki merdivenler restorasyon çalışmaları sırasında Dr. Nurettin Yarımcı tarafından orijinaline uygun olarak yenilenmiştir. Minarenin üst kısmı yıkıldığından şerefesini ne şekilde olduğu anlaşılamamıştır.

Caminin revaklı avlusunun ortasında kesme taştan içeriye doğru basamaklı bir havuz ve fıskiye bulunmaktadır. Şadırvanın su kanalları ile tahliye kanalları günümüze kadar gelmiştir. Ayrıca avlunun kuzey batı tarafında da geniş ve oldukça derin bir su kuyusu bulunmaktadır. Avlunun doğu ve kuzey duvarı dışında 1976 yılında yapılan kazılarda ortaya çıkarılan tuğla duvarlı küçük hücrelerin medrese odaları olduğu sanılmaktadır.


Şeyh Yahya Hayat El-Harrani (Hayat Bin Kays) Camisi (Harran)

Şanlıurfa Harran ilçesinde bulunan Şeyh Yahya Hayat El Harrani Camisi, şehir surlarının kuzeybatısındaki mezarlık alanındadır. Cami ve yanındaki türbe XII.yüzyılda Harran’da yaşamış ve 1185 yılında aynı yerde ölmüş bir İslam alimi olan Şeyh Yahya Hayat El Harrari’ye aittir. İbn-i Cübeyr Şeyh Yahya Hayat El Harrani ile ilgili bazı bilgiler vermektedir:

“Allah bu şehri dindar, iyi kişilerin oturduğu, kendini Allah’a adamış seyyahların uğradığı bir yer yapmış. Bu kişilerden Ebü’l Berakat Hayat bin Abdülaziz’i kendi ismini taşıyan mescidin zaviyesinde ziyaret ettik. Onda zahitlerde gördüğümüz halleri gördüm. Şeyh Ebü’l Berakat’ın yanına vardık. 80 yaşını aşmıştı. Bizimle el sıkıştı, bize hayırlı dualarda bulunup oğlu Omar’ı görmemizi tavsiye etti.”

İbn-i Cübeyr’in vermiş olduğu bu bilgilerden, şeyhin ölümünden önce burada kendisine ait bir mescit ve zaviyenin bulunduğu da anlaşılmaktadır.

Cami, günümüze kadar değişiklikler geçirmiş ve bu da duvarlardaki ve payelerdeki izlerden anlaşılmaktadır. Cami ile türbe birbirinden bir duvarla ayrılmıştır. Bu duvara iki onarım kitabesi yerleştirilmiştir. Kitabelerden birinde Şeyh Hayat İbn Kays’ın ismi ve Ebcet hesabı ile h.882 (1399); diğer kitabede ise cami ve makamın h.1168 (1755) tarihlerinde onarıldığı yazılıdır.

Cami kesme taştan dört kubbelidir. Bu kubbeler duvarlara bitişik payeler ile ortadaki bir payeye yuvarlak kemerlerle oturtulmuştur. Mihrap giriş ekseninden batıya doğru kaymış olup, bu da mihrabın sonradan yapılmış olduğunu göstermektedir. Camiye doğu yönündeki bir kapıdan girilmektedir. Bu kapının üzerindeki kitabede;

“Hayat ibn-i Kays’ın oğlu Omar’ın emri ve kızkardeşinin oğlunun eliyle h.592 (1195) yaptırıldığı” yazılıdır.

Cami ile yanındaki türbe arasında iki onarım kitabesi daha bulunmaktadır. Bunlara göre caminin, 1755 tarihinde ve 1858 tarihinde onarıldığı anlaşılmaktadır. Caminin güneydoğusuna ve yapıya bitişik olarak doğu-batı ekseninde üzeri dört kubbe ile örtülü kuzey yönü açık bir revak eklenmiştir. Kitabeden de anlaşılacağı gibi bu revak 1858 tarihinde yapılmıştır. Caminin doğu yönündeki kapı girişi üzerinde dört sütuna oturan taş kubbeli minber minaresi bulunmaktadır.


Cabir El Ensar Camisi (Harran)


Şanlıurfa ili Harran ilçesine 20 km. uzaklıktaki Cabir El Ensar (Yardımcı) Köyü’nde Cabir Bin Abdullah (Cabir El Ensari) Camisi ve yanında da Türbesi bulunmaktadır. Cabir El Ensar 607 yılında Mekke’de doğmuş, 697’de de Medine’de ölmüştür. Peygamber ile birlikte savaşlara katılmış, Şam’ın, Harran’ın ve Urfa’nın fetihlerinde bulunmuştur.

Cami kesme taştan dikdörtgen planlı olup, üzeri üç kubbe ile örtülmüştür. Sonraki dönemlerde doğusuna üzeri kubbeli bir mekân ve türbe eklenmiştir. Cami dışa kapalı olup, uzun kenarda bir dikdörtgen bir de küçük pencere ile aydınlatılmıştır. Mihrabı niş şeklinde olup, herhangi bir özellik taşımamaktadır. Caminin minaresi bulunmamaktadır.

Cami ve türbe orijinalliğini korumuş, Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından 1992 yılında onarılmıştır.


İmam Bakır Camisi (Harran)

Şanlıurfa ili Harran ilçesine 3 km. uzaklıktaki İmam Bakır Köyü’nde bulunan cami ve yanındaki türbe’nin kimin tarafından yapıldığı bilinmemektedir. Kaynaklardan öğrenildiğine göre cami ve yanındaki türbe 12 İmam’dan beşincisi olan Ebu Cafer İmam Muhammed Bakır’a atfedilmiştir.

Ebu Cafer, Hz. Fatma’nın torunu olan ve ilminden ötürü Bakır unvanını almış, 676 yılında Medine’de doğmuş, 721 yılında da Hamime’de ölmüş ve Medine-i Münevvere’deki Baki Mezarlığı’na gömülmüştür. Hz. Ömer zamanında Urfa ve Harran’ın fethine katılmıştır.

Cami kesme taştan dikdörtgen planlı olarak yapılmıştır. Kitabesi bulunmamaktadır. Değişik zamanlarda yapılan onarım ve eklemelerle özelliğini bütünüyle yitirmiş ve yakın tarihlerde de betonarmeye dönüştürülmüştür.


Kule Mescidi (Birecik)

Şanlıurfa Birecik ilçesinde Urfa Kapısı’nın surlarına bitişik olarak yapılan bu mescit, Memluk Sultanı Kayıtbay tarafından 1482 yılında şehir surları ve Urfa Kapısı ile birlikte yaptırılmıştır.

Kesme taştan yapılmış olan mescidin mihrap duvarı surlara dayanmıştır. Bu duvar üzerinde de Urfa Kapısı’nın yapımını belirten kitabenin başlangıcı bulunmaktadır.

Doğu-batı doğrultusunda uzanan mescit dikdörtgen planlı olup, üzeri çapraz bir tonozla örtülmüştür. Bunun da üzeri toprak damla örtülüdür. Harap durumdaki bu mescit 1993 yılında onarılmış ve ibadete açılmıştır. Bu onarım sırasında mescidin ibadet mekânının taşları değiştirilmiş, mihrap, pencereleri ve üst örtü tonozu yenilenmiştir.


Eyüp Nebi Köyü Mescidi (Viranşehir)

Şanlıurfa ili Viranşehir ilçesi Eyüp Nebi Köyü’nde bulunan bu mescidin kitabesi günümüze gelememiş, kaynaklarda da onunla ilgili bir bilgiye rastlanmamıştır. Bu durumda mescidin yapım tarihi kesinleşememiştir.

Mescit kesme taştan, dikdörtgen planlı olup, üzeri mihrap duvarına paralel iki beşik tonozla örtülmüştür. İbadet mekânında üst örtü ortadaki payeler üzerine yuvarlak kemerlerle oturtulmuştur. Mescidin batısına geç dönemlerde eklemeler yapılmış, bu durum kuzey cephesinde de tekrarlanmıştır. Mescit Şanlıurfa Valiliği çevre düzenleme ve restorasyon çalışmaları sırasında 1995 yılında restore edilmiştir.


Ulu Cami (Siverek)

Şanlıurfa ili Siverek ilçe merkezinde bulunan Ulu Cami’nin kiliseden çevrildiği konusunda kaynaklarda bazı bilgilere rastlanmaktadır. Caminin doğu kapısı üzerinde h.982 (1574) tarihli bir kitabesi bulunmaktadır. Minaresi üzerinde bulunan kitabeden h.586 (1190) yılında onarıldığı öğrenilmektedir. Yapı üslubundan Selçuklu döneminde yapıldığı anlaşılmaktadır. Büyük olasılıkla XII.yüzyılın ilk yarısına tarihlendirilmektedir.

Cami kesme taştan dikdörtgen planlı olarak yapılmıştır. Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından restore edilen yapı orijinalliğinden büyük ölçüde uzaklaşmıştır.


Gülabi Bey Camisi (Siverek)

Şanlıurfa ili Siverek ilçesinde bulunan bu camiyi, Osmanlı dönemi Valilerinden Gülabi Bey h.1211 (1701) tarihinde yaptırmıştır. Gülabi Bey’in Erzincan ve Halep’te de kendi ismini taşıyan camileri bulunmaktadır.

Kesme taştan yapılmış olan cami kareye yakın dikdörtgen planlıdır. İlk yapılışında ahşap olan kubbesi 1957 yılında onarılmıştır. Cami mimari yönden herhangi bir özellik taşımamaktadır.


Hüseyin Çeribaşı Camisi (Sulu Cami) (Siverek)

Şanlıurfa Siverek ilçesinde bulunan bu cami Siverek Çeribaşısı Hüseyin Paşa tarafından yaptırılmıştır. Caminin yapım tarihi bilinmemektedir. Sonraki yıllarda 1889’da Siverekli Osman Paşa’nın annesi tarafından kemerli bir eyvan eklenmiş ve yapı büyük ölçüde onarılmıştır.

Kesme taştan olan caminin üzeri kubbe ile örtülüdür.


Haliliye Camisi (Siverek)

Şanlıurfa ili Siverek ilçesinde bulunan bu cami, Çerkozadelerden Hacı Halil Ağa tarafından 1861 yılında yaptırılmıştır. Caminin giriş kapısı üzerinde kitabesi bulunmaktadır.

Kitabe:

“Çünkü oldu bu Haliliye tamam
Lafzı Fariğ oldu tarih ey hümam.”

Bu kitabenin Ebcet hesabına göre, caminin yapım tarihi h.1281 (1861)’dir.

Cami kesme taştan dikdörtgen planlı olup, giriş kapısı üzerindeki kitabe çevresinde geometrik motifler bulunmaktadır.
Şu An Sitede
Kişi Online
DÜNÜN MANŞETLERi
SEFERLER  + Ekle 
ETKiNLiK  + Ekle 
ARŞİVDE ARA
ÇOK OKUNANLAR
ÜYELİK
Genel İçerikler