DÖVİZ KURLARI
Döviz Alış Satış
Dolar
Euro
TAZiYELER  + Ekle 
Karakter boyutu : 12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto
GENEL BiLGi KÖŞESi » Mimari » SOSYAL TESİS MİMARİSİ
06 Eylül 2009 Pazar Saat 17:54

SOSYAL TESİS MİMARİSİ

           Yrd. Doç .Cihat Kürkçüoğlu*

A. MEDRESELER

1. Yazılı Kaynaklarda Geçen Medreseler

Evliya Çelebi Seyahatnamesi'nde, Urfa'daki Kızıl Camii, Firuz Bey ve Sultan Hasan medreselerinden bahsetmektedir. Bunlardan Kızıl Camii Medresesi (Ulu Camii Medresesi) ve Sultan Hasan Medresesi (Hasan Padişah Camii Medresesi) yıkılmıştır. Başka hiç bir kaynakta adına rastlamadığımız Firuz Bey Medresesi'nin yeri tespit edilememiştir.

1867 tarihli Halep Vilâyet Salnâmesi'nde, Urfa merkezinde 1 medresenin; 1883 tarihlide 144 med­resenin; 1887 tarihlide 18 medresenin mevcut ol­duğu ve bu 18 medresede 500 öğrencinin okuduğu kayıtlıdır. 1903 tarihli Maarif Salnâmesi'nde, Urfa'da Rızvaniye, Rahimiye, Sakıbiye, İbrahimiye. Rızaiye ve Süleymaniye adlarındaki medreselerden bahsedilmektedir. Bunlardan Rahimiye Medre-sesi'nin  Tahtamor (Toktemur) Camii yakı­nında olduğunu h. 1130 (m. 1718) tarihli El-Hac Ali İbn-i Mehmet Vakfiyesi'nden, Rızaiye Medresesi'nin de Ümmü Gülsüm Hatun tarafından Kutbeddin Camii'ne bağlı olarak yaptırıldığını, h. 1193 (m. 1779) tarihli Ümmü Gülsüm Hatun Vakfiyesi'nden öğrenmekteyiz.

Ayrıca yerleri belirtilmemekle birlikte, İbrahi-miye Medresesi'ni yaptıran Eş-Şeyh El-Hac İbrahim Efendi İbn-i Kasım Efendi'nin h. 1139 (m. 1726) tarihli vakfiyesinden "Sultan Burhan Medresesi'nin; h. 1169 (m. 1756) tarihli El Hac Haydar Ağa İbn-i Mehmet Ağa Vakfiyesi'nden de "Hamis Efendi Medresesi"nin Urfa'da mevcut oldu­ğunu anlamak-tayız.

19. yüzyıl şair ve mutasavvuflarından Sakıb Efendi'nin Akarbaşı semtinde inşa ettirdiği külliye­sinde bir de medrese yaptırdığı, h. 1286 (m. 1869) tarihli vakfiyesinde belirtilmektedir.

Şair ve araştırmacı Bedri Alpay'ın "Şanlıurfa Şairleri" adlı eserinden; Şair Kıratlıoğlu Muhammed Emin'in okuduğu Haydariye Medresesi'nin,   Füruği, Muhibbi, İsmet, Taki ve Sıdki gibi 19. yüzyıl şairlerinin yetiştiği İhlasiye Medresesi'nin Urfa'da mevcut olduğunu öğrenmekteyiz. h. 1032 (m. 1623) tarihinde Hacı Molla Musa tarafından Kunduracı Pazarı'nda camisi ile birlikte yaptırılan İhlasiye Medresesi ve camii, son yıllarda yıktırılmıştır. Bedri Alpay, adı geçen eserinde bugün yıkılmış olan Hasan Padişah Medresesi'nde Müftü Abdüllatif Efendi'nin, tefsir ilmi ile ilgili dersler verdiğini, Şair Mevlana Halid ile Ahmed Fehim'in burada yetişti­ğini, Kutbeddin Medresesi'nde de  Şair Muhammed Hıfzi, Kürkçüzâde Şair Hilmi ve kendisinin okudu­ğunu kaydetmiştir.

Son devir alimlerinden Abbas Vasık Efendi'nin yetiştiği Şabaniye Medresesi, bugünkü Şaban Hamamı'nın güneyindeki Mithat Paşa İlköğretim Okulu'nun yerinde bulunmaktaydı.

Şanlıurfa'daki medreselerin büyük bir kısmı, cami avlularına veya camilere yakın yerlere inşa edilmişlerdir. Ulu Camii, Hasan Padişah, Halil-ür Rahman, Ak Camii, Rızvaniye, Dabakhâne ve Kutbeddin medreseleri cami avlularına inşa edilmiş medreselere örnek teşkil ederler. Bunlardan Ulu Camii, Hasan Padişah ve Kutbeddin medreseleri tamamen yıkılmış olup diğerleri halen ayaktadır.

2. Günümüze Ulaşan Medreseler

a. Eyyûbi  Medresesi - Nakibzâde Hacı İbrahim Efendi Medresesi

Ulu Cami'nin doğusuna bitişik olan Eyyûbi Medresesi'nden günümüze sadece 1191 tarihli kita­besi kalmıştır. Aynı yerde bugün görülen tek ey­vanlı medrese, Eyyûbiler devri medresesinin üze­rine 1781 tarihinde Nakibzâde Hacı İbrahim Efendi tarafından yaptırılmıştır.

Medrese eyvanının doğusunda tonozlu, batı­sında kubbeli büyük bir oda yer almaktadır. Kubbeli odanın batısında medresenin kütüphânesi olduğu anlaşılan bir oda daha bulunmaktadır.

Medresenin güney duvarında 1781 tarihinde Firuz Bey tarafından yaptırılan çeşme bulunmakta­dır.

b. Halil-ür Rahman Medresesi

"Makam-ı Cedd-ül Enbiya" olarak da tanınan bu medrese, Halil-ür Rahman Gölü'nün batı tarafından merdivenlerle çıkılan önleri revaklı odalar, aşağıda güneyde camiye bitişik olarak büyük bir eyvan, bunun karşısında gölün kuzeybatı köşesinde içeri­sinde su bulunan yarım kubbeli ve beşik tonozlu büyük bir odadan meydana gelmiştir. Medresedeki kitabeler onarım devirlerine ait olup, inşa tarihi hakkında bilgi vermemektedirler. Yukarıya çıkan merdivenin karşısına gelen ve kuzeye bakan oda cephesindeki kitabe h. 1189 (m. 1775) tarihlidir.

c. Rızvaniye Medresesi

Rızvaniye Camii avlusunu çevreleyen bu med­resenin, cami ile birlikte 1736 tarihinde Rakka-Urfa valisi Rıdvan Ahmet Paşa tarafından yaptırıldığı, avlunun kuzey kesimi ortasındaki kubbeli dershâne mescidin cephesinde bulunan kitabeden anlaşıl­maktadır.

Cami avlusunu doğu, batı ve kuzeyden çevrele­yen tonoz örtülü medrese odalarının ön tarafları re­vaklıdır. Medresenin kuzeybatı köşesinde mutfak, kuzeydoğu köşesinde banyo ve tuvaletler yer al­maktadır.

B. TİCARET YAPILARI

1. HANLAR

Mimari özellik arzetmeyen bazı küçük hanlar sayılmayacak olursa, halen Şanlıurfa merkezinde Gümrük Hanı, Hacı Kâmil Hanı, Barutçu Hanı, Mencek Hanı, Şaban Hanı, Kumluhayat Hanı, Fesadı Hanı, Samsat Kapısı Hanı, Millet Hanı, Bican Ağa Hanı ve Topçu Hanı olmak üzere Osmanlı dö­nemine ait 11 büyük han bulunmaktadır. Bunlardan Gümrük Hanı, Hacı Kâmil Hanı, Mencek Hanı, Barutçu Hanı ve Fesadı Hanı iki katlı, diğerleri ise tek katlı olarak inşa edilmişlerdir.

Çifte Han, Aslanlı Han, Boyahâne Hanı, Ali Bargut'un Hanı, Zencirli Hanı (Küsto'nun Hanı), Cesur Hanı, Hacı Ali Ağa Hanı, 30 yıl öncesine ka­dar ayakta olan, ancak bugün yıkılmış olan Şanlıurfa hanlarıdır.

a. Gümrük Hanı

Evliya Çelebi Seyahatnamesi'nde "Yetmiş Hanı" adıyla, bazı kaynaklarda ise iki renkli taşlarından dolayı "Alaca Han" adıyla geçen Gümrük Hanı, Şanlıurfa'daki hanların en güzel ve anıtsal örnekle­rindendir. Doğu cephesinde yer alan eyvan şeklin­deki giriş kapısı üzerinde bulunan kitabede h. 970 (m. 1562) tarihinde yaptırıldığı yazılıdır.

Hanın kare avlusunun etrafını çevreleyen dük­kânların üzerinde, ön kısımları revaklı ikinci kat odaları yer almıştır. Giriş eyvanının üzeri mescid olarak değerlendirilmiştir.

Bu tarihi han, 2001 yılında Rızvaniye Vakfı'nın katkılarıyla Şanlıurfa Kültür, Sanat  ve Araştırma  Vakfı (ŞURKAV) tarafından kısmen restore edilmiş­tir.

b. Mencek Hanı

Pamukçu Pazarı doğusundaki bu hanın kitabesi bulunmadığından inşa tarihi kesin olarak bilinme­mektedir. h. 1128 (m. 1716) tarihli bir vakfiyede adına rastlanılmış olması 18. yüzyıl başlarında mevcut olduğunu göstermektedir.

Dış cepheleri dükkânlarla çevrelenmiş olan hana, kuzey cephedeki tonozu bir dehlizden girilir. Kare avluyu çevreleyen dükkânların üzerinde ön­leri revaklı ikinci kat odaları yer almaktadır. Doğudaki revaklar payeli, diğer cephedekiler sü­tunludur. Avlunun güneybatı köşesine her iki katta eyvan şekli verilmiştir.

2. KERVANSARAYLAR

Eski  çağlardan beri önemli bir ticaret yolu üze­rinde bulunan Şanlıurfa'nın il sınırları içersinde Han el-Ba‘rur, Çarmelik, Titriş ve Mırbi (Ilgar) ker­vansarayı olmak üzere 4 kervansaray bulunmakta­dır. Bunlardan Han el-Ba‘rur Kervansarayı Eyyûbiler dönemine, diğer üç kervansaray Osmanlı dönemine aittir.

a. Çarmelik  (Büyükhan Köyü) Kervansarayı

Şanlıurfa-Gaziantep karayolunun 45. kilometre­sindeki İlköğretim Yatılı Bölge Okulu'ndan kuzeye sapan asfalt yol, 10 km. sonra Osmanlı dönemine ait  Çarmelik Kervarsarayı'na ulaşır. Eskiden Bire-cik'ten kalkan kervanlar, Çarmelik Kervansara-yı'nda konakladıktan sonra Urfa'ya ula­şır, buradan da Bozova yakınındaki Titriş Kervansarayı, Kara-curun (Hilvan), Siverek ve Karabahçe üzerinden Diyarbakır'a varırdı.

Evliya Çelebi Seyahatnâmesinde, Suruç'tan kal­karak batıya doğru iki saatte Çar Melik kalesine ulaştığını, burasının dört hükümdâr (Çar Melik) kardeş tarafından yapıldığı için bu ismi aldığını; bir temel  üzerindeki küçük bir kalesi bulunduğunu, kale dizdarı ve askerlerinin Urfa'daki Subaşı'nın emrinde olduklarını yazmaktadır. Evliya Çelebi ay­rıca, buranın 100 hâneli bir kasaba olduğunu, ca­misi, mescitleri, hamamı ve birkaç dükkânının bu­lunduğunu, bügünkü hanın ise kargir olup içinde Türkmenlerin yaşadığını anlatır.

63.40x65.20 metre boyutlu bir avluya sahip olan kervansarayın büyük bir kısmı bugün yıkık du­rumdadır.

b. Han el -Ba‘rur Kervansarayı

Harran'ın 20 km. doğusundaki bu kervansarayın bulunduğu yer bugün Göktaş Köyü adıyla anılmak­tadır.

Tamamı 65x66 metrekarelik bir alan üzerine inşa edilmiş olan kervansarayın kuzey cephesindeki portal kitabesinde h. 626 (m. 1228-1229) tarihinde el-Hac Hüsameddin Ali Bey tarafından yaptırıldığı yazılıdır.

Tektek Dağları olarak anılan dağlık bölgede Harran-Bağdat yolu güzergâhında bulunan kervan­saray, giriş kapısı, köşe kuleleri, payanda kuleler, mescid (1993'de restore edilip kullanıma açılmıştır), hamam, yazlık ve kışlık bölümleri ile Anadolu Selçuklu kervansaraylarının tüm özelliklerini taşır.

Bu kervansarayın ismi olan "Ba‘rur" kelimesi Arapça'da "keçi gübresi" anlamındadır. Rivâyete göre, hanı yaptıran kişi, burayı kuru üzümle dol­durmuş ve "Benden sonra gelenler burayı keçi güb­resi ile dolduracaklardır." demiştir. Gerçekten de bugün kervansaray uzun yıllar ahır olarak kullanıl­dığı için hayvan gübresi ile dolmuştur.

Eyyûbiler dönemine ait bu kervansarayın portal ve mescid dışındaki büyük bölümü harabe durum­dadır.

c. Titriş Kervansarayı

Şanlıurfa'nın Bozova ilçesine bağlı Titriş Köyü'ndeki bu kervansaray,  Birecik-Çar Melik-Urfa-Titriş-Karacurun-Siverek-Karabahçe ve Diyar-bakır kervan yolu üzerinde bulunmaktadır. Ayrıca ikinci bir yol Çarmelik ve Urfa'ya uğrama­dan Birecik-Mırbi (Ilgar)-Hüvek (Bozova) Titriş-Kara-curun-Siverek ve Karabahçe'yi izleyerek Diyar-bakır'a ulaşmaktadır. 

Kitabesi bulunmayan Titriş kervansarayın inşa tarzına dayanılarak Osmanlı dönemine ait olduğu söylenebilir.

Kervansaraya güney cephedeki basık kemerli kapıdan girilir. Kısmen direk dam, kısmen beşik tonozla örtülü giriş eyvanından sonra avluya girilir. Kare avlunun doğu, batı ve kuzey yönleri revaklı olup, kemerler ve payeler üzerine oturmaktadır. Revakların doğu ve batıda olanlarının üzeri düz di­rek damlıdır. Kuzeydeki revakın üzeri sonradan be­tonla örtülmüş ve gerisindeki kapalı mekânlar yıkı­larak yerine betonarme dükkânlar yapılmıştır. Hanın diğer üç cephesi orijinalliğini kısmen koru­muştur. Doğu cephenin batı kesimi önüne sonradan kesme taşlardan  bir köy odası yapılmıştır.

Kervansarayın güneydoğu köşesi üzerinde yer alan kerpiç kat harap bir durumdadır.

d. Mırbi (Ilgar) Kervansarayı

Birecik ilçesinin 35 km. kuzeydoğusundaki Mırbi (Ilgar) Köyü'nde yer alan bu kervansaray; Birecik-Diyarbakır, Birecik-Urfa kervan yollarının kavşak noktasında yer almaktadır. Birecik'ten  kal­kan kervanlar, Mırbi Kervansarayı'na gelir, bura-dan kuzeydoğuya ayrılan yol, Sisan-Dunali-Kurdik-Hüvek-Titriş-Karacurun-Siverek-Karabahçe üze­rinden Diyarbakır'a, doğuya ayrılan yol ise Çarmelik üzerinden Urfa'ya ulaşırdı.

Osmanlı dönemine ait olduğu tahmin edilen Mırbi Kervansarayı, doğu-batı yönünde dikdörtgen planlıdır. Kervansaraya güney cephedeki kapıdan girilir. Kuzey-güney yönünde 3 çapraz tonozla ör­tülü giriş dehlizinin sağında ve solunda simetrik olarak dikdörtgen planlı üçer salon yer alır. Doğu-batı yönünde beşik tonozlarla örtülü bu salonlar ahır ve yolcu konaklamasına tahsis  edilmiştir.

Kervansarayın üzerine h. 1320 (m. 1902-1903) tarihinde Hartavizâde Emin Ağa tarafından ikinci bir kat ilave edilmiş ve işlevini yitiren kervansaray, bu şahıs tarafından konak olarak kullanılmaya başlanmıştır.

Yapı günümüzde terkedilmiş ve harap bir vazi­yettedir.

3. ÇARŞILAR

Çarşı sözcüğü Farsça çehar  (dört) ve Arapça suk (sokak) kelimelerinin birleşmesiyle dilimize geçmiş­tir. Türkçede, dört taraflı pazar yeri, sağında ve so­lunda dükkânlar bulunan sokak anlamındadır.

Çeşitli vakfiyelerde adları geçen, ancak bugün mevcut olmayan, Tüccâr Pazarı, Uncu Pazarı, Bit Pazarı, İplikçi Pazarı, Tarakçı Pazarı, Sakıp Efendi'nin yaptırdığı Terziler Çarşısı, Kazzazlar Çarşısı Şanlıurfa'nın adları bilinen en eski çarşıları­dır.

Evliya Çelebi, seyahatnamesinde Urfa çarşıla­rından "...Çarşısı dört yüz dükkândır. Her türlü de­ğerli eşya bulunur. Saraçhânesi İbrahim Halil Irmağı kıyısındadır. Onun için Bağdat Serdabı gibi soğuk su ile sulanmış ana yolun iki tarafı mamur ve güzel, mevsiminde türlü çiçeklerle süslü olup ge­çenlerin içini açar. Oralarda bütün bilgi sahiplerinin toplandığı, dinlendiği yerler vardır" cümleleriyle bahsetmektedir.

Evliya Çelebi Urfa'daki bedestenlerden de şu şe­kilde söz eder: "... İki bedesteni vardır. Biri eski usul kargir kubbeli yapı olup uzunlamasına yapılmıştır. Üç tane demir kapısı vardır. Bütün kıymetli mü­cevherler bulunur."

1867 ve 1883 tarihli Halep Vilâyet Salnâmelerinde Urfa merkezinde bir bedestenin bu­lunduğu kaydedilmektedir ki, bu da günümüzdeki Kazzaz Pazarı olmalıdır.

Şanlıurfa'nın Osmanlı döneminden kalma iş hanları ve çarşılarından oluşan eski ticaret merkezi Gümrük Hanı civarında yoğunluk göstermektedir. Kazzaz Pazarı (Bedesten), Sipahi Pazarı, Koltukçu Pazarı, Pamukçu Pazarı, Oturakçı Pazarı, Kınacı Pazarı, Pıçakçı Pazarı, Kazancı Pazarı, Neccâr Pazarı, İsotçu Pazarı, Demirci Pazarı, Çulcu Pazarı, Çadırcı Pazarı, Sarraç Pazarı, Attar Pazarı, Tenekeci Pazarı, Kürkçü Pazarı, Eskici Pazarı, Keçeci Pazarı, Kokacı (Kovacı) Pazarı, Kasap Pazarı, Boyahâne Çarşısı, Kavafhâne Çarşısı, Hanönü Çarşısı, Hüseyniye Çarşıları Gümrük Hanı civarında yer alan ve günümüzde de tarihi özelliklerini koruyan önemli alış veriş yerleridir.

Bu çarşıların aşağıda ayrıntılı olarak anlatacağı­mız sekiz adedi kapalıçarşı, bir adedi de yeraltı çar­şısıdır. Şanlıurfa; İstanbul, Bursa ve Edirne'den sonra kapalıçarşı bakımından Anadolu'nun önde gelen illeri arasında yer almaktadır.

a. Boyahâne

Pamukçu Pazarı'nın batısına paralel olarak uza­nan yeni boyahâne çarşısının altında bulunan bir yeraltı çarşısıdır. Ortasından Halil-ür Rahman su­yunun aktığı bu çarşı rutubetli olması, iplik ve ku­maş boyama sanatının terkedilmesi nedenleriyle 40 yıl kadar önce kapatılmıştır. Boyahâne çarşısının adına h. 1153 (m. 1740) tarihli Rızvan Ahmed Paşa Vakfiyesi'nde rastlanılmış olması yapının o tarih­lerde mevcut olduğunu göstermektedir.

b. Eski  Kuyumcu  Pazarı

Akarbaşı semtindedir. İki kapılı ve beşik tonozla örtülü olan bu tarihi yapının yarısı 1983 yılındaki yol açım çalışmaları sırasında Aslanlı Han ile bir­likte yıktırılmıştır.

c. Hüseyniye Çarşıları

Çadırcı Pazarı ile Kazancı Pazarı arasında, kuzey güney istikametinde biribirine paralel olarak uza­nan ve her biri 15'er çapraz tonozla örtülü iki kapalı çarşıdır. Her iki çarşının birleştiği yerdeki dükkân­lar sırt sırta bir plan göstermektedir.

Doğu tarafta olan çarşının kuzey cephesindeki kilit taşının ortasında; "Maşallahu Teala", sağında; "Suk açıldı, ayet-i kerime", solunda; "Nasrün minal­lahi ve fethün karib 1305" (m. 1887) yazılıdır.

Çarşı, Hartavizâde Hafız Muhammed Selim Efendi'nin oğlu Hüseyin Paşa tarafından yaptırıl­mıştır. Hüseyniye çarşıları, inşa edildiği yıllarda halı, kilim, keçe ve benzeri yaygıların satıldığı yer olarak kullanılmıştır. Bir ara yemenici pazarı olarak kullanıldıktan sonra son olarak bakırcı esnafına  tahsis edilmiştir.

Hüseyniye çarşılarından doğuda olan 1998 yı­lında Şanlıurfa Kültür Sanat ve Araştırma Vakfı (ŞURKAV) tarafından restore edilmiştir.

d. Kasap  Pazarı

Mevlevihâne Camii'nin batısına bitişik olarak inşa edilmiş olup beşik tonozla örtülü "T" planın­dadır. İnşa tarihi bilinmemektedir.

e. Kazzaz Pazarı (Bedesten)

1562 tarihli Gümrük Hanı'nın güneyine bitişik olarak aynı tarihte inşa edilmiştir. 1740 tarihli Rızvan Ahmet Paşa vakfiyesinde "Bezzazistan" adıyla geçmekte ve  tamir ettirildiği belirtilmekte­dir.

Doğu batı istikametinde beşik tonozlu ve arka arkaya 4 kubbeli olarak uzanan yapının batı kısım­larından güneye doğru uzayan tonoz örtülü ikinci bir bölümü daha vardır.

Bedestenin doğuda Han Önü Çarşısına açılan ana kapısı, Sipahi Pazarı'na açılan batı kapısı, Pamukçu Pazarı'na açılan güney kapısı ve Gümrük Hanı'na açılan kuzey kapısı olmak üzere dört kapısı bulunmaktadır.

Sağlı sollu olarak uzanan ve yer seviyesinden yaklaşık 1 m. kadar yüksekte bulunan dükkânlarda kazzaz esnafı oturmakta, ayrıca Urfa yöresi mahalli kadın ve erkek giysileri satılmaktadır.

Şanlıurfa Bedesteni, Anadolu'da otantik değerini bugüne kadar koruyabilmiş ender çarşılardandır.

Kazzaz Pazarı 1999 yılın ŞURKAV tarafından restore edilmiştir.

f. Kınacı  Pazarı

Mençek hanının batısında yer alan ve kuzey gü­ney istikametinde uzanan bu çarşının kuzey kesimi beşik tonozla örtülü, güney kesiminin üzeri açıktır. Çarşının iki yanında beşik tonoz örtülü olarak sıra­lanan dükkânlar günümüzde kuyumcular tarafın­dan kullanılmaktadır.

g. Pamukçu Pazarı

Kınacı pazarının batısına paralel olarak uzanan, beşik tonozla örtülü bir çarşıdır. Kuyumcu ve elbi­seci esnafı tarafından kullanılmaktadır.

h. Sipahi  Pazarı

Gümrük Hanı'nın batısına bitişik olarak inşa edilmiş, kuzey güney istikametinde beşik tonozla örtülü bir kapalı çarşıdır. Çarşıyı boydan boya ör­ten tonozun üzerinde belirli aralıklarla aydınlatma pencereleri bırakılmıştır. Yerden yarım metre yük­seklikte karşılıklı sıralar halinde dükkânların yer aldığı bu çarşı, güneyde boyahâne çarşısına, ku­zeyde isotçu pazarına açılır. Çarşının üçüncü bir kapısı da güney doğu tarafından bedestene açıl­maktadır. Bu kapının, bir dükkânın bozularak ger­çekleştirildiği h. 1154 (m. 1741) tarihli Rızvan Ahmet Paşa Vakfiyesi'nden anlaşılmaktadır. Bu vakfiyede, Sipahi Pazarı'ndan ve söz konusu kapı­nın açılışından "İplikçi Pazarı deyu tamir olunup hâlâ Sipahi Çarşısı olan otuz dört adet dükkânlar­dan bir dükkân bezzazistan (kazzaz pazarı) tarafına kapu fetholunup..." cümleleriyle bahsedilmektedir.

Sipahi Pazarı günümüzde halı, kilim, kürk ve keçe türünden eşyaların satıldığı ve mezat edildiği bir çarşı olarak kullanılmakta, eski tarihi özelliğini aynen muhafaza etmektedir.

Bu tarihi çarşı 1998 yılında ŞURKAV tarafından restore edilmiştir.

 

Kaynak: Yrd. Doç .Cihat Kürkçüoğlu, Harran Üniversitesi, "Şanlıurfa Mimari eserlerine Genel Bakış,

Uygarlığın doğduğu şehir Şanlıurfa, Şurkav Yayınları, Tisamat Basımevi, Ankara, 2002

Şu An Sitede
Kişi Online
DÜNÜN MANŞETLERi
SEFERLER  + Ekle 
ETKiNLiK  + Ekle 
ARŞİVDE ARA
ÇOK OKUNANLAR
ÜYELİK
Genel İçerikler